Art arda gelen harika filmleri göz önünde bulundurursak altın madeni gibi bir ayda olduğumuzu rahatlıkla söyleyebilirim. Siteyi takip edenlerin de bileceği gibi bu ay üç harikulade film bir anda sitenin sıralamasını baştan aşağı değiştirdi ve yeni vizyona giren filmlerde değiştirmeye devam edecek haliyle. Önümüzdeki iki hafta içerisinde yılın en önemli filmlerinden birkaçını daha incelemeye devam edeceğiz, ama öncelikle başka bir muhteşem film olan "Captain Phillips / Kaptan Phillips"e bir göz atmakta fayda var; çünkü yönetmen Paul Greengrass yine hayal kırıklığı yaşatmamakla beraber yılın da en iyi filmlerinden birine imza atmış.
"The Bourne Ultimatum / Son Ultimatum" (2007) ve"United 93 / Uçuş 93" (2005) gibi mükemmel filmlerin yanında "The Bourne Supremacy / Medusa Darbesi" (2004) ve "Bloody Sunday / Kanlı Pazar" (2002) gibi harikulade bir filmlere imza atan imza atan Paul Greengrass'ın yeni filmi "Captain Phillips / Kaptan Phillips", ilk dakikasından son dakikasına kadar bir an bile gözünüzü kırpmadan izleyeceğiniz yılın en iyi filmlerinden biri. 2009 yılında Somali korsanları tarafından kaçırılan geminin kaptanı Kaptan Richard Phillips'in kitabından uyarlanan film, anlaşıldığı üzere gerçek hikayeye dayanıyor. Konusu itibariyle bu yıl vizyona Danimarka yapımı "Kapringen / A Hijacking / Bir Kaçırma" ile benzerlik taşıdığı kuşkusuz; fakat olayları Danimarka yapımının aksine daha farklı açıdan ele alması nedeniyle yeterince özgün. Filmin başrolünde oynayan Tom Hanks ise kariyerinin en iyi performanslarından birini vererek Oscar adaylığının kapısını açıyor.
Kaptan Phillips (Tom Hanks) |
En azından bir yere kadar "Uçuş 93"ün deniz versiyonu olarak tanımlayabileceğim "Kaptan Phillips"te 2009 yılındaki Maersk Alabama adlı Amerikan yük gemisinin Somali korsanları tarafından kaçırılması anlatılıyor. Açılışı görevini Vermount'taki evinde alan Kaptan Phillips'le yapan film, bir yandan da Somali korsanlarının hazırlığını seyirciye gösterek izleyiciyi bulunmak istemediği bambaşka bir dünyanın içine sokuyor. Kaptan Phillips ve ekibinin yola çıkmasıyla beraber her şeyin bambaşka bir hal aldığı filmin tam anlamıyla başlaması ise Somali korsanlarının Kaptan Phillips'in amansız mücadelesine rağmen gemiye çıkmasıyla oluyor. Bu noktadan itibaren Kaptan Phillips'in korsanlarla olan iletişimine tanıklık ettiğimiz film, hükümetin bu tür konularda nasıl bir rota izlediğini de seyirciye sunuyor ki, filmin alacağı eleştirilerin genelde bu yüzden olacağını düşünüyorum. Bu kısmı yazının devamında birazdan daha derin bir şekilde açıklayacağım. Öte yandan, geminin ele geçirilmesiyle harika karakter gözlemlerine imza atan Greengrass, böyle bir olayın insan psikolojisini etkisini birçok karakter üzerinden seyirciye aktarıyor.
Tempoyu emin adımlarla arttırmasıyla tanınan yönetmen Paul Greengrass'ın yine aynı formülü mükemmel bir şekilde uyguladığı "Kaptan Phillips", açıkçası yönetmenin sinemasından beklenen her şeyi tam anlamıyla verdiğini düşünüyorum. Önceki filmlerinde olduğu gibi bu filmde de tek kelimeyle mükemmel bir kamera kullanımına imza atan ünlü yönetmen, "Uçuş 93" ve "Green Zone / Yeşil Bölge" (2010) filmlerinin de görüntü yönetmenliğini üstlenmiş Barry Ackroyd'la yine harikalar yaratmış. Zaten geçen seneki "The Bourne Legacy / Bourne'un Mirası" bir nevi Greengrass gibi bir yönetmen olmadan kullanılan sarsıntılı kameranın başarısız olacağının kanıtı niteliğindeydi adeta. "Kaptan Phillips"le artık bu olay resmileşmiş. Sarsıntılı olmasına rağmen bir kere bile gözü rahatsız etmeyen filmde en ufak detayı bile rahatlıkla görebiliyorsunuz. Tabii bir de karanlık ve dar alanlardaki harikulade ışıklandırmayı unutmamak lazım. Filmin ortamı neresi olursa olsun her karakteri birbirinden rahatlıkla ayırabilmenizin yanında oyuncuların yüz mimiklerini bile açıkça izleyebiliyorsunuz. Greengrass en son bir önceki filmi "Yeşil Bölge"yle karanlık ortamları hikayelerine dahil etmeye başlamıştı. Bu filmle artık bu konuda da ustalaştığını belli ediyor. Bu arada, Greengrass'ın önceki filmlerinin de kurgusuna imza atan Oscar ödüllü Christopher Rouse'u belirtmeden geçmek olmaz. Hatta, olmamalı; çünkü bu kadar detayı seyirciye sunan en önemli etkenlerden biri de filmin kurgusu. Elini attığı her film gibi bu filmde de mükemmel bir işe imza atan Rouse'un kesinlikle Oscar adaylığı (belki de ödülü*) alacağını düşünüyorum.
Somali Korsanları |
Gel gelelim işin politikasına. Greengrass'ın önceki filmlerini izleyenlerin de bileceği gibi yönetmenin hiçbir filminde herhangi bir milliyetçi tavıra rastlamak mümkün değildir. Hatta "Yeşil Bölge" bu duruma tam tersi bir tavır takındığı için Amerikalı eleştirmenler tarafından yerden yere vurulmuştur. Fakat "Kaptan Phillips"te durum bu sefer biraz farklı. Geminin kaçırılmasının ardından devreye giren ABD ordusuyla oldukça militarist bir dönemece giren filmin alt metinde doğal olarak Amerikalı askerlerin kahramanlığı anlatılıyor. İşte bu tavrıyla "Zero Dark Thirty"le oldukça fazla benzerlik taşıyan film, az da olsa rahatsız ediyor. Bir de korsanların yakalandığı anda Amerika'yı sevdiğini ve başka zamanlarda ise Amerika'ya gitmek istediğini dile getirdiğini unutmamak gerek. Gerçi ben Paul Greengrass'ı sevdiğimden ötürü bu duruma fazla takılmadım, ama ülkemizde takılanın oldukça fazla olacağına inanıyorum. Hatta sırf bu yüzden filmin tüm başarıları unutulup filme düşük puanlar verilecektir. Açıkçası bu tür filmlerde bu tarz kahramanlık hikayelerine sanki biraz da olsa alışmak gerek. En azından türünün bu kadar kaliteli örneklerinde. Sonuçta eldeki malzemenin ne yönde ilerleyeceği az çok belli.
Somalili Korsan ve Kaptan Phillips |
Kaynak:http://www.filmdoktoru.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder